Rubainin Değerli Dostları,
Yeniden ve gönülden merhaba.
15. durakta yine birlikteyiz.
Kavuşturana sonsuz şükür.
Vezinler birer müzik âletidir. Aruz, hece, serbest hepsi birer çalgı. Benzetme Yahya Kemal’e ait. 5 Şubat 1922’de Dergâh’ta yayımladığı Vezinler başlıklı yazıda “Vezinler -ister aruz olsun ister hece- cansız birer âlettirler: Tıpkı mûsıkî âletleri gibi.” diyordu. Suut Kemal Yetkin de ölçü için “ölü bir kalıp” ifadesini kullanıyordu ki aynı kapıya çıkıyor.
Yetkin’e göre vezne hayat veren şairin nefesidir.
Bağlama halk müziğimizin ana sazıdır; ud, klasik Türk müziğinin, piyano klasik Batı müziğinin. Kullanılan müzik aletlerine takılıp kalmamak gerekir. Zevke, imgeye, sese, anlama, temaya, içeriğe bakmalıyız. Müzisyenin elindeki çalgıya bakıp “Bu popüler müzik yapıyor, bu caz müziği yapıyor.” gibi genellemelere gidilebilir mi? Müzik türünü belirleyen kullanılan enstrüman mıdır? Popüler müziğin çalgılarıyla Sümmanî türküleri söyleyen hem de çok güzel söyleyen genç sanatçılar yok mu?
Öte yandan bir müzisyene neden tambur çalıyorsun da gitar çalmıyorsun; neden ney üflüyorsun da piyano çalmıyorsun gibi dayatmalarda bulunmak hoş görülebilir mi? Her müzisyen piyano çalmak zorunda olmadığı gibi kanun çalmak zorunda da değil.
Kim, hangi müzik aletini çalmak istiyorsa çalsın. Biz, onun o perdeler arasından çıkardığı sese kulak verelim, ürettiği müziğe bakalım. Kulağımızı ve ruhumuzu okşayan bir melodi çıkıyor mu? Aslolan odur. Büyü, kullanılan çalgıda değil, çıkarılan sestedir. Şiire de bu dikkatle bakalım.
Bugün son sözü edebiyat öğretmeni, şair ve güftekâr İsmail Hilmi Soykut (1906-1974) söylesin:
Âheng-i tarab her biri bir yanda söner
Cânâna feda eylediğin can da söner
Bürkân-ı kader, âteş-i mey, şem’-i visal
Hilmî gün olur, cümlesi bir anda söner
(Sevinç ezgilerinin her biri bir yanda söner. Sevgiliye feda ettiğin can da söner.
Ey Hilmi, kader volkanı, bade ateşi, kavuşma mumu, hepsi bir anda söner gider.)
Yeni sayıda buluşmak ümidiyle.
Bismillah.